Bediüzzaman Said Nursi, Şanlıurfa’da Vefatının 59. Yıldönümünde Rahmetle Anıldı.
Gap, Kültür, Kalkınma, Araştırma ve Geliştirme Derneği (GAPDER) tarafından Şanlıurfa DSİ Konferans salonunda Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin vefatının 59. yıldönümü münasebetiyle anma programı ve panel düzenlendi.
Açış konuşmasını dernek kurucu başkanı Prof. Dr. Gürbüz Aksoy’un yaptığı, moderatörlüğünü Prof. Dr. Ekrem Bektaş’ın yürüttüğü panele konuşmacı olarak, Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Atilla Yargıcı ve İstanbul Medeniyet Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Adem Ölmez katıldı. Anma programı, Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Araştırma Görevlilerinden Haşim Aksu tarafından okunan Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başladı. Ardından Bediüzzaman Said Nursi’nin hayatını konu alan bir video sunumu yapıldıktan sonra GAPDER derneğinin faaliyetlerini içeren bir tanıtım videosu gösterildi. Daha sonra minik ortaokul öğrencilerinden İhsan Yargıcı ve Kerem Akçe tarafından Risale-i Nur’dan seçme vecizeler okundu. Hemen ardından Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim Üyesi Doç. Dr. Hüseyin Akpınar ve ekibi tarafından tasavvuf musikisi dinletisi gerçekleştirildi. Hüseyin Akpınar ve ekibinin özellikle Bediüzzaman ile ilgili eserleri okuması büyük beğeni topladı. Panelin moderatörlüğünü yapan Prof. Dr. Ekrem Bektaş, konuşmasında; Bediüzzaman Said Nursi’nin Mektubat adlı eserinden Kur’an ile ilgili olarak : “Kur’an : Hem bir kitab-ı şeriat, hem bir kitab-ı dua, hem bir kitab-ı hikmet, hem bir kitab-ı ubudiyet, hem bir kitab-ı emir, hem bir kitab-ı zikir, hem bir kitab-ı fikir hem bütün insanın bütün hacat-ı maneviyesine merci’ olacak çok kitapları tazammun eden tek, câmi’ bir Kitab-ı Mukaddestir” İfadelerini hatırlattı.
Programa panelist olarak katılan Prof. Dr. Atilla Yargıcı, konuşmasında; “İslâm dininin en son ilahi din olduğunu, dinin Kur’an ve sünnetten oluştuğunu, Kur’an’ın ya da sünnetin birbirinden ayrılması durumda ortada İslam dini diye bir şeyin kalmayacağını” söyledi. Peygamberimiz (sav) zamanında müşriklerin Kur’an’a şiir, Hz. Muhammed’in uydurduğu söz dediklerini, daha sonra insanları İslam soğutmak için ortaya çıkan oryantalistlerin Kur’an’ın beşer kelamı olduğunu iddia ettiklerini dile getirdi. Oryantalistlerin Kur’an’ı 12. yüzyılda tercüme etmeye başladıklarını ama yanlış ve eksik bir şekilde tercüme ettiklerini vurgulayan Yargıcı, oryantalistlerin Kur’an ile ilgili yaptıkları gerçekleri yansıtmayan çalışmalarıyla İslâm medeniyetinin Hristiyanlık dünyasına tehdit olmasını engelleye çalıştıklarını ifade ederek sözlerine şöyle devam etti: “Aynen bu şekilde bizim içimizde de maalesef hadis ve tefsir konusunda ilim adamı olarak bilinen oryantalistlerin ortaya atıldığını görmekteyiz. Yıllarca Müslüman ülkelerden Batı ülkelerine gidip doktora yapan akademisyenler, oryantalistlerin etkisinde kalarak ülkelerine döndüklerinde onların fikirlerini aşılamaya çalışmışlar. Bütün bunlara karşı Bediüzzaman yazmış olduğu eserlerde muhteşem bir Kur’an savunması yapmıştır. Bediüzzaman Said Nursi 15. Sözün zeylinde bu tarz müsteşriklerin itirazlarına ve
iddialarına kendilerinden bahsetmeden ikna edici cevaplar vererek adeta Avrupa feylesoflarını ve Asya münafıklarını susturmuştur.”
Prof. Dr. Atilla Yargıcı, Bediüzzaman Said Nursi’nin Kur’an’ın mesajını günümüze uyguladığını, Hz Muhammed (s.a.v) in en büyük Mucizesin Kur’an olduğunu, Kur’an’ın hala tazeliğini ve gençliğini koruduğunu belirterek, Bediüzzaman’ın aynı zamanda muhteşem bir sünnet müdafaası da yaptığını vurgulayarak şunları söyledi: “Bazı kendini bilmezler, hadisleri anlamadıklarından hadisleri inkar yoluna gidiyorlar. Bediüzzaman nelerin sünnet olduğu anlatmamıştır çünkü onların hadis kitaplarımızda mevcuttur. O sünnetin neden önemli olduğu üzerinde durmuştur” diye konuştu.
Programda diğer bir panelist Prof.Dr. Adem Ölmez ise konuşmasında; 30 Ekim 1918’de uygulanan Mondros mütarekesi ile Anadolu insanın bütün hak ve hürriyetlerinin kısıtlandığını, tam yüz yıl önce Şanlıurfalı vatansever insanlarımızın mücadele ederek topraklarını istila eden Fransızları kovduğunu dile getirerek şöyle konuştu: “ Buna benzer, İstanbul’da ise Bediüzzaman Said Nursi İngilizlere bayrak açarak Hutuvat-ı Sitteyi yazmış ve hürriyet meşalesini yakmıştır” Dedi.
Bediüzzaman Said Nursinin,“İman ne kadar kuvvetli olursa hürriyet o kadar parlar” dediğini hatırlatan Adem Ölmez şunları söyledi: “Günümüzde emperyalist güçlerin hala İslam alemine medenileştirme bahanesi ile baskı ve zülüm yaptıklarını görmekteyiz. Kerbela’da Hz. Hüseyin Küfeye ilerlerken aslında hürriyet kılıcını çekerek saltanatın yerine hilafeti korumaya çalışmıştır. Aynen Bediüzzaman Said Nursi de Hz. Hüseyin (r.a) yolundan gitmiştir.” Ölmez konuşmasında İmam-ı Gazali Hazretlerinin “kanaatte hürriyet ve izzet vardır” sözüne dikkat çekerek, “19. yüzyılda hürriyetin bütün boyutları ile yaşanması ile ilgili problemlerin bundan sonra ortaya çıktığını görmek mümkündür. İslâm; aslında hürriyet rejimidir, meşrutiyettir. Meşrutiyet Hz. Hüseyin’in (r.a) bıraktığı yerden devam etmesidir. Bediüzzaman Said Nursi; Karıncaların cumhuriyetçi olduklarını belirterek bu konuda insanlığa örnek olduğunu ifade etmiştir. Bir dönem İnsanların hürriyeti yanlış anlayarak; hürriyet var diyerek vergi vermediğini, hürriyet var diyerek öğrencilerin isyan bayrağını açarak hocalarını dinlemediklerini görmekteyiz. Tam bu sırada Bediüzzaman Said Nursi ortaya çıkarak hürriyeti anlatmaya çalışmış “İnsan olarak; biz hür olduk ama yine de Abdullah’ız” demiştir. Bediüzzaman Said Nursi yine bir eserinde “Hürriyet odur ki; insanın ne nefsine ve nede gayrına zararı dokunmasın” dediğini, ayrıca Üstadın ben dindar bir cumhuriyetçiyim dediğini görmekteyiz.” Son olarak, konuşmacı; şahsi hürriyet bağlamında İslama göre bedenimizin insanın kendisine ait olmadığını, mutasarrıfının Allah olduğunu, ötenazi ve kürtaj yapmanın yasak olduğunu söyledi. İki buçuk saat süren ve dikkatle takip edilen program, dinleyicilerden alınan sorulara panelistler tarafından verilen cevaplar ile sona erdi.
Ali ÇİZMECİOĞLU/URFAPRESS.NET