26 Eylül 2019 08:13

HAVLUNUZU ATMAYIN..!


Sabahtı ama hepimiz yorgun kalkmıştık.
Halbuki güneş ne emekler vererek gecenin karanlığını yırta, yırta ne zahmetler ve terler dökerek ta nerelerden gelerek ve zaman kaybetmeden soyunup en güzel pınarlardan bir duş alarak temiz ve duru bir şekilde bizi karşılamıştı!

Sadece bu kadarmıydı? Hayır. Sende biliyorsun bunun bu kadar olmadığını.
Sadece bunlar değildi tabii;
İçinde binbir meşakket ve müşkülatden sonra herkese ve herşeye ayırtmadan, kayırmadan ulaşabildiği kadar; Umut, heyecan, şefkat, sevgi sıcaklığıyla, aşk ve şevkle gelmişti.

Pencerimizin kenarından, ya da bahçe kapısından öyle zor ve zahmetlerle asıla, asıla bütün bir enerjiyle en yüksek dağlarında üstüne çıkarak, en büyük okyanusları aşarak bir gül dalının suyun üstüne düşmesi gibi ya da kapımıza muhabbetle gelip bizlere hediye ve muştularla hiç kimse duymadan karanlıktan aydınlığa, sovuğdan sıcaklığa kavuşturur gibi, kapanmış gözlerimizi açması gibi gelir.

Gelir gelmesine de ya biz kapanmış mahmur gözlerini açmak istemezcesine!
Kapısına gelen misafire kapıyı açmazcasına!
Kendisine müjdeler ve muştular getirmiş birini dinlemek istemezcesine!
Yattığı yerden kalkmak
Karanlıktan aydınlığa çıkmak istemezcesine.

Yılların birikmiş yorgunluğu, üstüne bıkkınlıığı, kendini bırakmışlığı ve her güvenden sonra uğradığı ihanetlerin usanmaşlığıydı belki de.
Her gelenin çarptığı, her vaad edenin vaadinde durmadığı ve her defasında ümitlerin, umutların yerle yeksan olması havlu artırmıştı belli ki.
Havlumuz eskimemiş olsa da.

Halbuki doğ ey güneş diye ne ilahiler, beyitler, şarkılar ve şiirler yazılmıştı....



Urfa Damga