19 Ağustos 2019 09:34

17 Ağustos Depreminin Yıl Dönümü

Binlerce insanımızın doğal bir afetin tetiklemesi sonucu, bizlerin de sağlıksız, donatısız, kaçak, bütün doğa ve teknik kurallarını hiçe sayarak yaptığımız binalarla hem hasarı hem de ölüm sayısını bilerek ya da bilmeyerek kendi ellerimizle ortak olarak çoğaltmıştık.

Sahi bu acıdan alınması gereken dersleri aldık mı? Bunu teknik elemanlar daha iyi bilir ama bana sorarsanız, vicdanen hakkıyla alınması gereken dersleri aldığımızı söyleyemem.

Değişen dünya ile beraber değişen bir iklime de sahip olduk, küresel emperyalizm ile küresel ısınma da gittikçe artmakta.

Doğayı hesaba almıyoruz, sevmiyor ve korumuyoruz.

Hâlbuki bize döşek olarak yaratılan her türlü ihtiyacımızı karşılayan tabiat anaya karşı saygılı olmalıyız.

Kendisine karşı saygısı olmayan toplumlardan doğaya karşı saygı, çevreye karşı duyarlı olmasını beklemek zor.

Dünyada gelişmemiş ülkeler başta olmak üzere birde gelişmekte olan ülkelerde korunması gereken tabiata karşı en acımasız savaşlar açıldığını müşahede etmekteyiz.

(özellikle de kapitalist ülkeler kendi topraklarında suni bahçe ya da göller yaparken, başka ülke topraklarında en acımasız bir şekilde tâbi kaynaklarını ve o ülke insanlarını da köle gibi kullanmaktalar)

Nesli tükenen hayvanlardan tutun, atık suların kirlettiği tertemiz dere, gölet ve nehirlerle beraber denizler.

Ormanların hakkıyla korunamaması bin bir çeşit sebeplerle azaldığını görmekteyiz.

Dere yataklarına yapılan iş merkezleri, villalar, koca koca binalar.

Gittikçe ekili alanların, meraların birinci derece tarım arazilerin talan edilmesi bir daha geri dönüşü olmayacak şekilde betonlaşması.



Bütün bunlarla gelen tabii bitkisel, hayvansal, nebatat ürünlerin azlığı, pahalılığı, birçoğunun artık yok olmuş olması ve bunların yerine çakma, suni, GDO'lu, kimyasal karışımlı yiyeceklerin artık hayatımıza girmesi.

Ne acı ve hazindir ki geçen yıllarda olan ve yıldönümü münasebetiyle hatırladığımız 17 Ağustos Gölcük depremiyle beraber, bu aralar da sık sık olan mevsimin üzerinden bir hayli fazla olan ani yağmurların afete dönüşmesi.

Belki de bütün bunlar olabilecek büyük felaketlerden önce ibret ve ders almamızı dilemekte kim bilir.

Ne olur kendimize ve bütün değerlerimize ve kaynaklarımıza sahip çıkalım.

Doğal olmakla beraber doğamıza sahip çıkmalı ve onunla iç içe olmaya gayret sarf etmeliyiz.

Tabiat ana kızmasın, kızarsa hiç kimse durduramaz.

Ne olur tabiat anayı kızdırmayalım.