09 Haziran 2019 07:19

TÜRKÇE MEAL OKUNUR MU?

TÜRKÇE MEAL OKUNUR MU?

Geçen hafta ilahiyatçı yazar İhsan Şenocak’ın bir TV kanalında yaptığı söyleşide “Türkçe Meal okumayın imanınız sarsılır” deyişi basında ve sanal alemde tartışma konusu olmuştu. Ramazan bayramının yoğunluğu nedeniyle biz de konuya ilişkin görüş ve düşüncelerimizi bayram sonrasına ertelemiştik.

Şimdi soralım kendimize;

-Türkçe meal okursak neden imanımız sarsılır?

Allah yolunda yapılan her türlü iyilik, sevap ve hayır işleri karşılıksız kalmıyor iken, Kur’anı merak edip en azından kaba taslak genel hatlarıyla dahi olsa kendi dilinden okuyup öğrenmeye çalışmanın, bilgi sahibi olmanın ne zararı olabilir?

Hele ki üzerine basa basa ısrarla “Türkçe meal okumayın” demedeki kasıt ne ola?

“Biz gönderdiğimiz her Peygamberi ancak (gönderildiği) kavmin dili ile gönderdik ki, onlara apaçık anlatabilsin diye” (İbrahim Suresi Ayet:4) Ayet-i Kerimesinde her milletin ayrı bir dilinin bulunduğu ve Allah nezdinde muteber olduğu beyan edilmektedir.

“O’nun delillerinden biri de gökleri ve yeri yaratması, ayrı ayrı dillerinizin ve renklerinizin olmasıdır. İşte şüphesiz bunları bilenler için ibretler vardır.” (Rum Suresi Ayet:22) Gerçeğinden bihaber sapık düşünceli idraksizler var ki sadece ve sadece Türklüğe olan düşmanlıklarından ötürü “Arapçanın cennet dili olduğu” iddiasını ortaya atarak ana dilimiz olan Türkçe’ye ölü toprağı serpmek istemektedirler.

Kur’anın Arapça kılınmasının sebebi Fussilet Suresi 44. Ayette açıklanmaktadır.”Biz bu Kur’an’ı yabancı bir dilde okunan kitap olarak indirseydik diyeceklerdi ki “ayetlerin açık seçik anlaşılır olması gerekmezmiydi? Bir Araba yabancı bir dilde söylenir mi? Ey Muhammed deki; “bu inananlar için bir rehber ve gönüllere şifadır.” İnanmayanlara gelince onların kulaklarında bir sağırlık vardır Kur’an onlara kapalıdır. Sanki onlara uzun bir mesafeden sesleniliyor da anlamıyorlar.”

Gayemiz Kur’anı kaba taslak dahi olsa anlamak ise veya en azından Kur’an’ın bizden ne istediğini öğrenmek ise Kur’anda bildirildiği üzere her topluma kendi diliyle anlatmak en doğru yoldur. Kur’anı öğrenmek için İngilizlerin, Fransızların, Almanların velhasıl dünyada ne kadar değişik dilde konuşan millet varsa hepsinin illa ki Arapçayı öğrenmesi mi gerekiyor? Bu mümkünmüdür? Yoksa Kur’anın apaçık ayetlerini her toplum kendi diline çevrilmiş tercümeden , mealden mi öğrenmelidir? “Kur’anı insanlara açıklayıp anlatacaksınız ve gizlemeyeceksiniz” (Al-i İmran -187) emrine kulak verelim. Arapça bilmeyenler için kendi dillerinden açıklama yapılması ve bunun bir ihtiyaç olduğu anlatılmıyor mu?

Hiçbir ırk ve cins ayırımı yapılmaksızın bütün beşeriyetin , insanlık aleminin kurtuluşu için nazil olan mukaddes kitabı sadece bir kavme aitmiş, veya o kavmin malıymış gibi göstermek ne denli doğrudur? Bu tür düşünce tarzı Arap milliyetçiliğidir, Arap hayranlığıdır. Bunlara göre Türkçeyi kullanmak bir irtidat (dinden dönme) Türkçülükten bahsetmek ise sapıklıktır. Allah yalnız Arap’ın Allah’ıdır ve Arapça’dan başka lisan kullananları ne dinler, ne işitir, ne de anlar. İşte dün olduğu gibi bugün de bize inandırılmak istenen, şuurumuza yerleştirilmek istenen hurafat budur.

Şüphesiz ki Kur’anı daha iyi anlamak için Arapça bilmek önemlidir. Kur’anın manasını anlayarak okumak, yüce Yaradanın vermek istediği mesajı anlamak, ibret almak ve tefekkür etmek en evla olanıdır. Buna itirazımız yok. Lakin biliyoruz ki hepimiz Kur’anın muhatabıyız. Arapça bilen de bilmeyen de. Öyleyse Kur’anın indiriliş gayesini böyle dar bir çerçeveyle sınırlandırmanın doğru olmadığı kanaatindeyiz. Arapça bilen Kur’anı orijinalinden okusun. Bilmeyen mealden okusun. Yetinmeyenler tefsire yönelsin. Allah kimseyi gücünün üstünde bir şeyle sorumlu tutmaz. Kur’anı okumaktaki amaç Allah’a yönelmektir. Madem ki bütün diller Allah’ın varlık delillerindendir öyleyse herkes kendi dilinden okuyabilmeli.

Bazıları konuyu saptırmak için diyor ki; “meal Kur’an yerine geçmez.” Evet geçmez. Bunu iddia eden mi var? Kur’an metni ilahidir, meal beşeridir. Meal ve tercümeler aslının aynı değildir ve olamaz da. Çünkü mütercimler Arapça ve Türkçe’ye olan hakimiyet derecesine göre bir tercüme yapmaktadır. Dolaysiyle yapılan her tercümeler kişilerin görüş ve düşüncelerine göre az da olsa birbirinden farklı olacaktır. Kaldı ki Kur’an gibi evrensel içeriği olan mucizevi bir kitabın tam anlamıyla kelime kelimesine bir başka dile kusursuz çevrilmesi mümkün değildir. Ancak yukarıda da belirttiğimiz üzere her ferdin Arapça bilmesi de mümkün değildir. Bu nedenle Cenab-ı Allah gönderdiği Kur’anı sadece Arapça bilenlere değil , her dilden, her ırktan, her milletten bütün insanlığa göndermiştir. Arapça bilmeyenler tefsir ve tercümeler yoluyla Kur’anı anlamaya çalışsa, Kur’anın emir ve yasaklarını öğrense, O’nun mana ve maksadını anlasa, İslam’ın temellerini, Allah’ın bizden istediklerini belli ölçülerde anlasa, kısacası meal okuyarak hayatını aydınlatsa kötü mü olur?

Rabbim bizleri iyi okuyanlardan, iyi anlayanlardan, iyi anlatanlardan ve iyi yaşayanlardan eylesin.