04 Mart 2019 13:47

Nitelik Okulda mı, Öğretmende mi?

Nitelik Okulda mı, Öğretmende mi?



Bu ülkenin idaresi 17 yıldan beri tek partinin elinde koalisyon olmadı, hükümet düşmedi ve hükümetin başı olan zat her zaman; “bu ülkeyi koalisyonlara mahkûm etmeyin, istikrarın devamı için bizi seçin” mealinde cümleler kullandı, demek ki seçmeni de ikna etti nihayetinde oyları topladı… Taktir etmek lazım.

Hükümetin ülke yönetiminde eksikleri, yanlışları yok mu? Tabi ki var… Olayı bakanlıklar düzeyinde ele alırsak birçok bakanlıkta aksayan, tökezleyen hatta yıkılan mevzular var ama şimdi bir seçim arefesinde olduğumuzdan dolayı bu konuların hepsini ortaya dökecek değiliz… Zira bu konular siyasilerin gündeme taşıması gereken konulardır.

Biz sadece Milli Eğitim konusunu gündeme taşımak istiyoruz… Çünkü, her şeyden önce öğrenci velisiyiz, şahsımızın ve ülkemizin geleceği olarak gördüğümüz, gözümüzün ışığı, yarınlarımızın garantisi olan çocuklarımızı en iyi şekilde, çağın gerekleri doğrultusunda eğitmek, donatmak ve yetiştirmekle mükellefiz.

Özellikle doğduğumuz ve doyduğumuz şehir olan Şanlıurfa’da yaşayan velilerin büyük çoğunluğu öğrencilerinin geleceklerinden kaygılılar… Devletin okullarını nitelikli ve niteliksiz okullar olarak ayırdığı bir dönemde az sayıdaki nitelikli okullara çocuğunu kaydettiremediği için niteliksiz okullara göndermek zorunda kalan bir veli nasıl kaygılanmasın ki?

Nitelik okulun kapısında, duvarında, tavanında değildir. Nitelik okulun idarecisinde ve öğretmenindedir. Öğrenciler günde ortalama dokuz saatlerini harcadıkları devlet okulunu yetersiz görüp özel öğrenim kurslarına yöneliyorlarsa burada bir aksaklık vardır.

Bu aksaklığın sebebi, 17 yıldan beri tek başına ülkeyi tek başına yöneten siyasi iktidarın belirlenmiş bir milli eğitim politikası olmaması ve 17 yılda milli eğitim bakanının 7 defa değişmesidir. Bakınız ortalama olarak her 2,5 senede bir bakan değişmiş ve her gelen bakan kendince bir sistem oturtmaya çalışmıştır. Ancak bakanlar henüz sistemi oturtmadan kendileri koltuktan kalkmak zorunda kalmışlardır.

Bakanın birinin getirdiği merkezi sınavı diğer bakan ya iptal etti ya da adını değiştirdi. Biri dershanelere yol verdi, diğeri dershaneleri kapattı… Bir bakan özel okul açmayı kolaylaştırdı hatta o kadar kolaylaştırdı ki; iş hanlarının bir katında veya apartmanların altında temel liseler açıldı, sonra gelen bakan temel liseleri kapatıyorum dedi. Devlet teşviki ile çocuğunu temel liseye gönderen bir veli şimdi temel liseler kapatılınca ne yapacak?

Dershaneler kapatılınca özel öğrenim kurumları açıldı. Büyük çoğunluğu birer dükkândan ibaret olan, yeterli öğretmen kadrosu bulunmayan yaptıkları reklamlarla öğrenci toplayan, izni, ruhsatı, belgesi olmayan bu kurumlar binlerce velinin ve öğrencinin hayallerini suya gömmüştür.

Bu arada kapatılan temel lise, dershane veya özel öğrenim kurumları sebebiyle işsizler ordusuna binlerce yeni nefer katılmasına da sebep olmuştur ve olmaya devam edecektir.

Bu işin tek çıkar yolu vardır.

Devlet, vatandaşının eğitim, sağlık ve güvenlik konusundaki ihtiyaçlarını karşılamakla mükelleftir.

Eğitimi yeniden ve hızlı bir şekilde devletleştirmek elzem hale gelmiştir. Özel okullara teşvik vermek yerine devlet okullarındaki öğretmenlere mükâfat vermek daha mantıklı ve kalıcı bir çözümdür.

Birincisi, öğretmen alımlarında mülakat kaldırılmalıdır. (ama güvenlik soruşturması mutlaka yapılmalıdır) merkezi sınavda alınan puan sırasına göre çok seri bir şekilde öğretmen atamaları yapılmalıdır. Mülakatta ısrar edilmesi, belli kesimlere kadrolaşmanın önünü açar ki, bu durum (Allah korusun) devlet içinde yeni yapılanmalara davetiye çıkarır ve liyakat ortadan kalkar.

Her öğretmen yetiştirdiği öğrencinin katıldığı merkezi sınavlardaki başarısına göre prim almalıdır. Bu sistem hem kendi öğrencisine ücret karşılığı özel ders veren mesleki ahlaktan yoksun öğretmenlerin titreyip kendilerine dönmelerini sağlayacak, hem de okullardaki başarı oranını arttıracaktır.

İşte o zaman okulları nitelikli, niteliksiz diye ayıran utanç verici uygulama son bulacaktır. Mesleğe sevdalı, gelişmeye açık, teknoloji ile barışık öğretmenler çok çalışacak ve çok kazanacaktır. Yani bir nevi performansa göre kazanç dönemi başlayacaktır. Öğretmenlere yapılacak olan bu ödeme, ülkemize birbirinden değerli ilim ve bilim insanları kazandıracaktır.

Hem bu sayede kapatılan özel okulu ve kurslarda görev yapanlar da devlet okullarında iş bulabilecek ve şimdiye kadar makyaj ile reklam ile işi götürenlerin makyajları dökülerek gerçek yüzleri ortaya çıkacaktır.

Fakat hepsinden önemlisi, ülkemizin eğitim konusunda otorite durumunda olan insanlarından (siyasi fikirlerine bakılmaksızın) geniş tabanlı bir komisyon oluşturularak, milli eğitimde AKP’nin, CHP’nin, MHP’nin değil de, devletin milli eğitim politikasını belirlemesidir. Öyle bir milli eğitim politikası belirlenmeli ki; hangi iktidar gelirse gelsin sistem değişmeden ilerleyebilmelidir.

Aksi halde, geleceğimizin sağlam temellere oturması ve ilerleyen yıllarda liyakat sahibi yöneticiler bulmak zorlaşacaktır.

Kısacası nitelikli okullar/binalar yapmak yerine nitelikli öğretmenleri bulup ortaya çıkaralım.