16 Ekim 2018 10:04

Urfa'daki Tefecilik Hikayeleri..!

7 yıl önce kaleme aldığım bir yazımı, yeniden paylaşıyorum. Çünkü, dert aynı, sorun aynı, değişen sadece zaman. Sorunlar hep aynı.

Urfa'daki tefecilik hikayeleri!

Aslında insanlığın tarihi ile doğru orantılıdır tefecilik. Yani faizcilik, kan emiciliği. Kolay zengin olma, rahat para kazanma tekniğidir. Bilimseldir aslında…

Tıpkı satranç oyununu icat eden Hintli mucidin, Hintli kraldan satranç tahtasının her karesi için istediği bir buğday tanesinin bir önceki karedekinin iki katını istemesi gibidir. Satranç tahtasının sonuna geldiğinde Hindistan değil tüm dünyadaki buğdayların yetmeyeceği kadar hızla büyüyen bir gelir elde etme, kan emme yoludur tefecilik, faizcilik.

Her yıl Urfa’da değişik haber sezonları vardır. Yılın İlk Pamuğu, yılın ilk fıstığı ya da yılın ilk sulama kanalında boğulma olayı gibi.

Fakat gözlerden kaçan bir haber sezonu vardır. Tefeci mağdurları haberleri.

Bu haberler de genel de tarıma dayalı ekonomisi olan Urfa için Temmuz, Ağustos, Eylül ve Kasım aylarıdır. Çünkü ağırlıklı olarak bu aylarda hasat mevsimi olduğundan sıcak para girişi, alacak – verecek olayları ağırlıklı olarak gündeme gelir.

Dolayısı ile de bu aylarda ekonomi ağırlıklı toplumsal olaylar en üst seviyededir.

Şimdi, Urfa’da geçen gün basına da yansıyan yönü ile tanınmış bir din adamının oğlunun tefeciye bulaşmasıyla acılı bir babanın feryadı haber bültenlerine yansıdı.

Sonrasında, genç bir kuyumcunun tefeciye olan borçlarından dolayı silahla intiharı haberi , gündeme bomba gibi düştü.

Şanlıurfa Barosu açıklama yaptı. Bazı sivil toplum kuruluşları açıklama yaptı.
İyi hoş. Güzel açıklamalar. Ama sadece açıklandığı yerde kalacak açıklamalar. Çünkü kimi kime şikâyet edip denetleyeceksiniz.

Bakın Urfa’ya ay sonunu zar zor getiren kredi kartı belasına düşmemiş memur mu var. Bankadan aldığı krediyi geri ödeyemeyen icralık olmayan vatandaş mı var. Tarlasında ekim yapabilmek için, gübreciye, tohumcuya, petrolcüye borçlanmayan çiftçi mi? var.

Urfa’da tefecilik yaptığı apaçık belli olan ve toplumda saygı görmeyen iş adamı, siyasetçi, bürokrat, gübreci, oto galerici, buğday pazarı esnafı, canlı hayvan alım satımı yapan cambazı, kuyumcusu, döviz bürosu, hacısı, hocası, eski bürokratı, milletvekili, hatta cami de namaz kıldıran imamı mı yok.

Hepsi var. Hepsi de alenen ortada. Hepsi de tanınıyor, biliniyor. Hepsi de deyim yerindeyse “Allah’ına kadar faizci.”

Hepsinin düğününe, seyranına, taziyesine hatta iftar yemeklerine bile belediye başkanı da, valisi de, vekili de güle oynaya gidiyor. Düğünlerde dolarları, taziyelerinde de göstermelik dualarını objektiflere poz vere vere havalara savuruyor.

Şimdi kimi, kime şikâyet ediyoruz. Kimden dem çalıyor, kimden medet umuyoruz…

Bir de diyoruz ki kurumlar top yekûn mücadele etsin.

Kredi kartını ödeyemediği için, kredi kartını malum tefecilerde her ay takla attıran tefeciye mahkûm olmuş memuru, o memurun amiri nasıl gidip onu denetleyecek. Elini hangi cesaretle masaya vuracak…

Ne kadar mantıklı geliyor size.

Bu sorunu çözmek istiyorsak, Önce sarı ineğin peşine düşeceğiz. Onu aslanlara yem olarak verirken aklımız nerdeydi düşüneceğiz. Temizliğe önce kendimizden, sonra evimizden, sonra sokağımızdan başlayıp, en tepedeki bey efendilere kadar işi götüreceğiz.

Yoksa yaşanılanların, anlatılanların hepsi, tefecilik ve faizcilik hikâyelerinden öteye geçmeyecektir.

Unutulmamalı ki, kirlenen gömleğinizi deterjanla yıkama imkânınız vardır. Ama içi kirlenen insanı, toplumu temizleyecek, vicdan dan dan başka deterjan yoktur.

Hayatı doğruları ve içi tertemiz bir toplumu seven herkese saygılarımla.