11 Kasım 2016 00:53

Her 12 Kasım-Ben-Acılar ve İbret..!

Ülkemin bekası adına,bazı şeylerin unutulmaması adına,geçmişten ders alınması adına her yıl 11-12 Kasım'da kullandığım köşe yazımı bu yıl da aynı tarihte sizlerle,insanlarla paylaşmak istedim.Belki birileri geçmişe bakarak bu dramdan birşeyler çıkarıp ders alırlar.İşte kendimi yaşadığımı anlattığım o köşe yazım.



Yıl 1979.12.KASIM !...Evet ,tarih aynen bu... Hatta saat 19:40... Şu anki Aşevinin olduğu,Ağanlar Pasajı denilen yerde o tarihlerde Vakıflar Bankası var...


Tam o bankanın önü...Yani Yıldız Meydanı...Bu yaşanmış acı hikayenin kahramanları o an oradalar...O insanlar hayallerine daha yeni ulaşmış,daha yeni evlenmişler....Hikayedeki genç daha 23 yaşında ....


Üniversiteyi yeni bitirmiş, daha da ötesi 5 aylık evli...Eşi Vakıflar Bankasında şef,1 yıl sonra müdür olacak ve eşiyle yaşamın en mutlu anlarını yaşayacağını hayal eden bir bayan... O tarihlerede internet olayı olmadığından,bankanın giren-çıkan hesapları denkleşmez ise kimse dışarı çıkamaz...


Ellerinde FACİT marka kollu hesap makinasıyla savaşıp,hesapları tutturup,yuvasına gidecek,belkide bir gün veya 5 gün öncesinin bayatlamış yemeklerini mutluluk içinde yiyecek... Üstelik o bankanın şefi...İstese bırakıp çıkacak...Ama çıkmaz...Çünkü dışarıda o'nu kaderi bekliyor... Bu arada ,kapıda aracının içinde 4 kardeşiyle beraber kocası o'nu dört göz ile bekliyor...


Kocası ,Eğitim Enstitüsünü bitirmiş,ama terör belasından dolayı daha bir yere tayin olamamıştır. Ama elbet bir gün bu işler biter herkes dünyasına bakar diye düşünür!... Urfa o günler cayır cayır terör ile yanmakta, her gün en az 5-6 genç ölmektedir. O genç adam ,okulunu Abdullah Öcalan'ın ,(şimdiki Turizm Müdürlüğünün olduğu yerde )duvarın kenarında , gelen gidenleri kolaçan etmesini bildiği halde ,okuluna , evine ve de işine gitmeyi düşünür.

Abdullah Öcalan denen mahlukat ise o gence bile selam verir...Amacı ,dikkat çekmemektir...Şimdiki Harran Üniversitesi Rektörlük binası o zaman Eğitim Enstitüsüdür...Yukarı çıkanlarla ,aşağı inen gençler ,maalesef sağ ve sol yollarına o anda girmiştir...O genç, sadece ,Urfası, bayrağı, vatanı, arkadaşı için hayatını yönlendirmiştir.... Sağ-sol nedir bilmez....Sadece ,akşam evime ve mutlu yuvama gideyim diye çaba sarfeder.


Gelelim 12.KASIM.1979 akşam saat 19:40'a....O genç adam, eşini bankadan almayı beklerken ,yanında 4 kardeşiyle br anda kurşun yağmuruna tutulur!....Hiç bir şey anlamadan ,kardeşine şu kelimeleri kullanır:"Hadi Hüseyin, bas gaza,bunlar biribirlerini vuruyorlar, ortada kalmayalım"...O anda ,O genç bir bakarki üstü başı su olmuş!....Su nereden geldi diye düşünmesine zaman kalmadan,Özel Şelli Hastanesine uçarcasına giderler.


Hastaneye girecekleri anda, O genç memure ve kocası genç adam kanlar içerisindedirler... Meğer akanlar ter değil "KAN" imiş!... O masum memure yerde kanlar içinde yatarken, kocası ise giydiği kırmızı gömleğin daha da kırmızı olduğunu ancak yerde yatarken, o eşiyle göz göze geldiği anda anlar..... Ne çareki,yerde yatanlardan birinin gözleri sadece eşine barken kapanmayıp açık kalmıştır....Belkide o an kocasına söyleyeceği bir kaç kelime vardı...Ama başaramadı.... Kocası, artık çaresizdir...


Sadece ,kapıdan girebilecek bir yakının o'na sahiplenmesini bekliyordur....Ne yazıkki, az sayıda gelen akraba ve tanıdık bile,o insanlara sahiplenmeden tekrar hastaneden kaçmıştır...Çünkü o'nların o an göremediğini,yerde yatan yaralı genç görmüştür....Tam o sırada hastaneye Feridun Öncel,rahmetli gazeteci büyüğümüz Nuri Okutan girmiş ve kaçmamışlardır... Aslında Feridun Öncel ve Nuri Okutan tam zıt siyasi görüşlü insanlardı...


Fakat oradaki tablo onları etkilemiş ve sadece ikisi orada kalmışlardı...Bu çok önemliydi...Çünkü, iki zıt fikirli insan sadece insanlıklarını yapmak için , dostlarına sahiplenmek için her türlü riski göze almışlardı...O'nlar çin dost önemliydi... O anki olayın kahramanlarından Feridun Öncel halen yaşamakta,ama Nuri Okutan Amca ise rahmete gitmiştir... Olayın kahramanlarından genç adamın o günden bu güne kadar maddiyat hariç her türlü gücü vardır... İsteseydi ve şu an bile istese ,tekrar o günlerin acısını çıkarablirdi...Ama o yapmadı...


Belki yıllarca içinde o kin ve nefretle yaşadı ama belli etmedi...Çünkü O bir Urfalı,O bir Türk,O bir insandı...Bazılarına ders vermesi gerekirdi...Çok zaman eline silahını alıp, karanlıklarda tanıdığı PKK'lı aramıştı. Hatta bulmuştuda... O vursaydı belki kimse şüphelenmeyecekti...


Ama O bunu yapmadı Allahın o itleri cezalandırmasını bekledi. Sonunda O gençleri vuranların biri felç oldu,Mersinde sürünüyor...Birini çatışmada Ülkücüler vurmuş...Bir diğeri ise halen hapiste...Yani ilahi adalet tecelli etmiş...Ve sıkı durun beni tanımayan okuyucularım.....O VURULAN GENÇ ADAM BENİM ...Ve O ŞEHİT kadın ise benim rahmetli eşim Nihal Çizmecioğlu'ydu...Hep itidal dedik ve yine diyoruz;Aman itidal...Şimdi ben bir yuva kurdum...35 yaşında ve 20 yaşında iki tane oğlum var...Neye yararki!...O şehit Nihal Çizmecioğlu artık yok...

Bu bir hikaye değil...


Allahım kimseye yaşatmasın...Buna rağmen ben Kürt kardeşlerimi seviyorum ama Kürt kardeşlerimi alet eden "İT"leri halen parçalamamak için kendimi zor tutuyorum...Şunu herkes bilmeliki:"BU VATAN ASLA BU ŞEREFSİZLERDEN ZARAR GÖRMEYECEK,BU BAYRAK VE BU KUTSAL TOPRAKLAR HER ZAMAN YERİNDE KALACAK"...Sizleri bu hazin olayla meşgul etmek istemezdim ama , bu olayları benim Kürt kardeşlerim irdelesin diye yazdım..."NE OLUR BENİ AFFEDİN"....Hem bakmayın gözümden akan yaşlara be dostlar...Zaten ben sulu gözlüyümdür...Eğer gözünüzden akabilecek bir yaş varsa o'nu bu vatan için bu vatanın şehitleri için saklayın....Gözünüzden damlamasın...Daha yapacak çok işimiz var....