25 Ekim 2016 14:35

Irak, bize ırak değildir!

Irak, bize ırak değildir!

Bilinmelidir ki; Türkmeneli’nde yani Irak’ta esaret altında yaşayan Türkmenlerin kötü kaderi bugün başlamamıştır. 1920’den günümüze kadar Irak’ın bütün politikası bölgedeki Türkmenleri asimile etmek, göçe zorlamak ve hatta katletmek üzerine kurulmuştur.

Çeşitli dönemlerde Türkçe konuşmak yasaklanmış, yüzlerce Türkmen köy ve kasabası çeşitli bahanelerle yıkılmış, Türkmen halkı başka yerlere göçe zorlanmış, Irak'ın güneyinden yüz binlerce Arabın Türkmen bölgelerine yerleşmesi için kendilerine karşılıksız teşvik primleri verilmiş ve arazi dağıtılmıştır.

1950’den itibaren başgösteren Arap Sosyalizminin Irak’taki temsilcisi olan Saddam Hüseyin döneminde (1980-2003) Türkmenlerin yaşadığı birçok yerleşim yerinin Türkçe olan adları Arap adları ile değiştirilmiş, Hamzalı, Beşir, Yayçı Kümbetler, Karahasan, Sarıtepe, Topuzova, Yahyaova gibi onlarca Türkmen köy ve kasabası tamamen yıkılmıştır. Kerkük’ün adı Al-Tamim olarak değiştirilmiş, Tuzhurmatu ise Saddam'ın doğum yeri olan Tikrit'e bağlanmıştır.

Türkmenlerin her türlü ticari araç alım satımı yasaklanmıştır. 27.09.1984 tarihinde alınan 1081 no’lu karar ile Türkmenlerin arazilerinin istimlak edilerek güneyden getirilen Araplara dağıtılması sağlanmıştır. 08.04.1984 tarihinde alınan 418 sayılı karar ile Türkmenlerin Kerkük’te gayrimenkul satın almaları yasaklanmıştır. Saddam kuvvetlerinin 31.08.1996'da Erbil’deki Türkmen okullarına ve kültür merkezlerine düzenlediği baskınlarda 34 Türkmen şehit edilmiş, binlercesi hapse atılmış, yüzlercesi de kaybolmuş ve akibetleri hakkında bir daha bilgi alınamamıştır. Türkmen bölgelerinde, camilerde Türkçe vaaz ve hutbe verilmesi yasaklanmıştır.

Yapılan nüfus sayımlarında Türkmenler ya sayılmamış, ya da kayıtlara geçirilmemiştir. Hatta 1997 nüfus sayımında kendilerini Türkmen olarak yazdıranların her türlü vatandaşlık haklarının ellerinden alınacağı açıklanmıştır.

2003 yılı Nisan ayında Amerikan emperyalizminin işgali ile BAAS diktatörlüğü yıkılmış ama bu seferde başta Barzani olmak üzere irili ufaklı onlarca terör örgütü türemiş ve bunların hepsi de düşman olarak Türkmenleri hedef tahtasına oturtmuştur. Çöreklendiği bölge itibariyle Türkmen coğrafyasına daha yakın mesafede olan Barzani eşkiyasının emrinde hareket eden peşmerge teröristleri Türkmen varlığını tamamen ortadan kaldırmak amacıyla Türkmen mezarlarını dozerlerle yıkmış üstlerinden silindirle geçmiştir. Nüfus ve tapu kayıtları yakılarak yok edilmiş. Kütüphaneler yağmalanmış el yazması eserler çok yüksek fiyatlarla Avrupalı koleksiyonculara satılmıştır. Aynı dönemlerde kaleme aldığımız ve “Irak, çok mu ırak?” başlığıyla çeşitli gazetelerde yayınlanan makalemizde konuyu tüm detaylarıyla izah ettiğimiz halde, tarih boyunca terörist devlet olarak tanınan Irak’a diplomatik anlamda bile bir müdahalade bulunulmamıştır. Dünyanın her yerinde olduğu gibi Irak’taki kandaşlarımız da kaderleriyle başbaşa bırakılmıştır.

Ancak ana vatan Türkiye’de CKMP’nin adının MHP olarak değiştirilmesi ve bu partinin teşkilatlanmasını tamamladığı 1970’li yılların başında Irak’ta dağınık halde bulunan Türkmenleri biraraya toplama çalışmaları başlamış ve uzun süren bu çalışmalar 24 Nisan 1995’te Irak Türkmen Cephesi, Irak Milli Türkmen Partisi, Türkmen Partisi ve Türkmen Birlik Hareketi'nin biraraya gelerek oluşturduğu “Irak Türkmen Cephesi” ile meyvesini vermiştir. Artık Irak Türkmenleri tek yumruk olmuşlardır ama yine uluslararası arenada yalnızlıkları devam etmiştir. Bugün Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) uğruna kan emici emperyalistler tarafından işgal altında tutulan ve yeniden şekillendirilmeye çalışılan Irak’ ta Türkmenlerin insanca ve müreffeh bir şekilde yaşayabilmek için bir takım olmazsa olmazlar vardır;

Irak’ı oluşturan toplulukların nüfus oranlarına göre parlamentoda temsil edilecekleri adil ve hakkaniyetli bir seçim yapılması, Irak’ın resmi dilleri arasına Türkçe’nin alınması, Yargıda Türkmenlerin de görev almasının önünün açılması, kabine de en az üç Türkmen milletvekiline Bakanlık verilmesi, Türkmenlere mülkiyet edinme hakkının verilmesi, barbarca tahrip edilen tapu ve nüfus kayıtlarının yeniden teşekkül ettirilmesi, Irak ordusunda Türkmenlerin de görevlendirilmesi, Türkmenlerin sosyal, kültürel ve siyasal etkinliklerde bulunması, yazılı ve görsel basın yayın hürriyetinin tanınması, Ana vatan Türkiye’den devlet veya gönüllü kuruluşlar vasıtasıyla Türkmenlere yapılacak her türlü ayni, nakti, kültürel ve eğitsel yardımlara kısıtlama getirilmemesi… bunlar gerçekleştiği taktirde Türkmenler huzur ve rahata erecek aksi halde Türkmenelindeki din ve kan kardeşlerimizin mağduriyeti devam edecektir. Irak’ta sadece IŞİD terörünün başını ezmekle sorun çözülmeyecektir. IŞİD’in yanında peşmerge terörünün de kökünün kazınması elzemdir. Başta ülkemiz olmak üzere tüm dünya devletleri bu çağrıya kulak vermelidir. Unutulmamalıdır ki; “Irak, bize hiç de ırak değildir.”