DİŞLİ MEYDANI KÖŞESİNE TAŞIDI

14 Haziran 2025 06:55

Araştırmacı-Yazar Yusuf Sabri Dişli,Gazete İpekyol'daki köşesinde Topçu Meydanı'nı yazdı.İşte o köşe yazısı:  

























Araştırmacı-Yazar Yusuf Sabri Dişli,Gazete İpekyol'daki köşesinde Topçu Meydanı'nı yazdı.İşte o köşe yazısı:
 

Zamanında ne çok yazdık Topçumeydanı’nı…




Altı “hayhaylı”, üstü “vayvaylı” bir meydan olamıyor diye...




“Dam oluyor” dedik, kimseye dinletemedik.




Sonunda adı değişti, "Rabia" oldu.




Otopark su çekti…




Tüm taban söküldü, yenilendi… Yine su çekti.




Havalandırma bacalarına piramitler kondu, sonra "firavun" çağrışımı yaptı diye apar topar kaldırıldı.




Bir ara dev saksılar içinde ağaçlar dikildi…




Dam üstünde saksağan, vur beline kazmayı misali…




Saksıda Ağaçlar gülünç bulundu, kaldırıldı.




Sonra yeniden saksı dikildi.




Sonra bir kez daha kaldırıldı.




Velhasıl, dört belediye başkanı gelip geçti;




Ama bir meydan… Evet, bir tek meydan için kalıcı, estetik, işlevsel bir mimari-peyzaj projesi bulunamadı.




Oysa neydi orası?




Adliye binasının önü gölgelik ağaçlarla bezeli bir alandı.




Maliye’nin küçük ama ferah bir bahçesi vardı.




Tekel deposunun yanındaki o çam ağaçları…




Onlarca çam, gözümüzün önünde büyümüştü.




Sonra hepsi bir beton dama kurban edildi.




Keşke…




Sadece bina yapılsaydı da ağaçlar kalsaydı.




Otopark olsun, tamam ama yalnızca bir bölümü olsaydı.




Koca bir hafıza alanını sıfırlamak zorunda mıydık?




Bir meydanı yaşatmak; sadece taşla, betonla, granitle olmuyor.




Bir kent, meydanlarıyla kendini anlatır;




Ya da meydanlarında kendini kaybeder.




Ana temaya dokunmamak gerekirdi.




Yenilemek değil, anlamına sadakat göstermekti asıl mesele.




Radikal değişiklik değil, hassasiyet gerekirdi.




Ama ne yazık…




Biz bir meydanı meydana getiremedik.



 

Zamanında ne çok yazdık Topçumeydanı’nı…




Altı “hayhaylı”, üstü “vayvaylı” bir meydan olamıyor diye...




“Dam oluyor” dedik, kimseye dinletemedik.




Sonunda adı değişti, "Rabia" oldu.




Otopark su çekti…




Tüm taban söküldü, yenilendi… Yine su çekti.




Havalandırma bacalarına piramitler kondu, sonra "firavun" çağrışımı yaptı diye apar topar kaldırıldı.




Bir ara dev saksılar içinde ağaçlar dikildi…




Dam üstünde saksağan, vur beline kazmayı misali…




Saksıda Ağaçlar gülünç bulundu, kaldırıldı.




Sonra yeniden saksı dikildi.




Sonra bir kez daha kaldırıldı.




Velhasıl, dört belediye başkanı gelip geçti;




Ama bir meydan… Evet, bir tek meydan için kalıcı, estetik, işlevsel bir mimari-peyzaj projesi bulunamadı.




Oysa neydi orası?




Adliye binasının önü gölgelik ağaçlarla bezeli bir alandı.




Maliye’nin küçük ama ferah bir bahçesi vardı.




Tekel deposunun yanındaki o çam ağaçları…




Onlarca çam, gözümüzün önünde büyümüştü.




Sonra hepsi bir beton dama kurban edildi.




Keşke…




Sadece bina yapılsaydı da ağaçlar kalsaydı.




Otopark olsun, tamam ama yalnızca bir bölümü olsaydı.




Koca bir hafıza alanını sıfırlamak zorunda mıydık?




Bir meydanı yaşatmak; sadece taşla, betonla, granitle olmuyor.




Bir kent, meydanlarıyla kendini anlatır;




Ya da meydanlarında kendini kaybeder.




Ana temaya dokunmamak gerekirdi.




Yenilemek değil, anlamına sadakat göstermekti asıl mesele.




Radikal değişiklik değil, hassasiyet gerekirdi.




Ama ne yazık…




Biz bir meydanı meydana getiremedik.