Buyurun İftar Yemeğine
Kutlu Ramazan ayının gelmesiyle birlikte bütün Müslümanlar birbiriyle yarışa başlar. Tabi ki, bu yarış hayır ve ibadet konularında yapılan bir yarıştır.
Ramazan’ın manevi atmosferi, Türk’ün eşsiz misafirperverliği ile birleşince kalabalık iftar sofraları gönlümüzü şenlendirir.
Asil milletimizin zengini de, fakiri de iftarda misafir ağırlamak için çaba gösterir.
Milletimizin fertleri evinde misafir ağırlarken, kurum ve kuruluşları da iftar yemeklerine büyük önem vermektedir.
Resmi kurumlar, belediye, siyasi parti, sendika, dernek, vakıf gibi kurum ve kuruluşlar tarafından düzenlenen iftar yemekleri iki gruba ayrılır!
Birincisi: hizmet binalarında veya özel olarak kurulan çadırlarda ihtiyaç sahiplerine ve orta gelir düzeyindeki halka verilen yemeklerdir.
İkincisi ise: lüks otellerin salonlarında veya pahalı restoranlarda verilen zengin menülü iftar yemekleridir. Normal fiyatının beş - on kat fazlası ödeme yapılarak verilen bu yemekleri düzenleyen ve katılanların oruçlu olup olmadıklarını bilemem tabi…
Fakat bildiğim bir şey var ki, eğer bu yemekler kurum ve kuruluşların bütçesinden karşılanıyorsa günahtır, haramdır.
İlgili kurum veya kuruluşun başındaki insan kendi cebinden karşılıyorsa bu sefer de israftır.
Ramazan ve iftar yemeği üzerinden prim elde etmek isteyen, reklam yapanlar tamamen zarardadır.
Ailesini evde bırakarak bu tür toplu iftar yemeklerine (ihtiyacı olmadığı halde) katılanlar ise gaflettedir.
Değerli okurlarım,
En güzel iftar insanın kendi kazancıyla ve eğer mümkünse aile fertleriyle birlikte açtığı iftardır.
Hele bir de imkânı varsa, kendi helal sofrasında misafir ağırlayabilse veya evinde pişen yemekten başkalarına da ulaştırabilse, işte o zaman o iftar yemeği tadından yenmez.
İftar için eve misafir davet ederken mümkün mertebe, ailesinden uzakta yalnız yaşayan öğrenci veya çalışanlara öncelik verilmesi çok önemdir.
Tabi bu ay içerisinde yapılan iki ibadet daha var: zekât ve fitre!
Bildiğiniz gibi zekât ve fitre maddi ibadetlerdir.
Bu ibadetleri yaparken yani zekât ve fitremizi verirken en yakınımızdan başlamamız esastır.
Kardeş, amca, dayı, teyze, hala, yeğen, kuzen ve komşu gibi yakınlarımızdan başlayarak bütün çevremizi gözden geçirmeli, ihtiyaç sahiplerini belirleyerek fitre ve zekâtımızı bu ölçüde vermeliyiz.
Evleneceklere, borçlulara, tedavi, ameliyat masraflarını karşılayamayanlara öncelik tanımalıyız.
Akraba, arkadaş, komşu, hemşeri çevremizde yoksul insanlar varken çeşitli kuruluşlar aracılığıyla başka ülkelere gönderilen zekât ve fitre amacından uzaklaşmış olur.
En güzel hayır, insanın kendi eliyle ve gizlice yaptığı hayırdır.
Allah bizleri, kutlu Ramazan ayının sevabından, feyzinden, bereketinden faydalanan kullarından eylesin.
|