GERÇEKTİ HAYAL OLDU..

12 Aralık 2021 08:04

URFAPRESS Yazarı İmam Hüseyin SAVAŞ'ın kaleminden.İşte o köşe yazısı.. 

Gerçekti Hayal Oldu





Kasaptan birkaç kilo et alırdık, hayal oldu.

Kışlık peynir alırdık, hayal oldu.

Evde meyvemiz eksik olmazdı, hayal oldu.

Pirinç, bulgur, mercimek, vs. toptan alırdık, hayal oldu.

Odunu, kömürü kış gelmeden alırdık, hayal oldu.

Çayı, kahveyi kilo ile alırdık, hayal oldu.

Yumurtayı koli ile alırdık, hayal oldu.

Yakınlarımızın düğününde altın takardık, hayal oldu.

Zeytinyağını büyük teneke ile alırdık, hayal oldu.

Domates, biber salçası yapardık, hayal oldu.

Sabah işe giderken simit alırdık, hayal oldu.

Eşimize, dostumuza hediyeler alırdık, hayal oldu.

Un, süt ve şekeri önceki ayın fiyatına alırdık, hayal oldu.

Akşamları çerez yerdik, hayal oldu.

Paltomuz eskiyince yenisini alırdık, hayal oldu.

Arabamızın kışlık bakımlarını yaptırırdık, hayal oldu.

Hastaneye gider muayene olurduk, hayal oldu.

Hastanelere, reçetelere para ödemezdik, hayal oldu.

Para arttırır, birikim yapardık, hayal oldu.

Sinemaya, tiyatroya giderdik, hayal oldu.

Pikniğe gider mangal yapardık, hayal oldu.

Çocuğumuzu dershaneye gönderirdik, hayal oldu.

Misafirleri yemekli ağırlardık, hayal oldu.

Ailece dışarıda yemek yerdik, hayal oldu.

Yazın tatile giderdik, hayal oldu.

Arabanın yakıt deposunu doldururduk, hayal oldu.

Ayda birkaç kitap satın alırdık, hayal oldu.

Her gün bir gazetede alır, okurduk, hayal oldu.

Özel günlerde eşimize çiçek alırdık, hayal oldu.

Bayramlarda çocuklara harçlık verirdik, hayal oldu.

Mahallemizin kırk yıllık bakkalı vardı, hayal oldu.

Misafirliğe giderken tatlı alırdık, hayal oldu.

Borçsuz yaşardık, alışverişimizi nakit yapardık, hayal oldu.

Emekli olunca ev alacaktık, hayal oldu.



Evet sevgili okurum,

Bu listeyi uzatsak, nelerin hayal olduğunu yazmaya devam etsek cilt cilt ansiklopedi olur.

Peki ne oldu da, böyle olduk.

Önce “hayaller gerçek olacak” denildi.

Sonra “hayaldi gerçek oldu” denildi.

Bugün gelinen noktada “varlar yok oldu.”

“Gerçekler hayal oldu.”



Kabul ediyorum, bütün dünyada gittikçe derinleşen bir ekonomik kriz var.

Ama bizim zaten son 20-25 yıldan beri boğuştuğumuz ve her sene bizi yeniden tuş ederek şampiyon olan, şampiyonlar şampiyonu olan bir enflasyon canavarımız vardı.

Bir türlü yenemediğimiz bu enflasyon canavarı yüzünden küçük esnaf, işçi ve memur yani yoksulluk sınırı altında yaşayan dargelirliler olarak bir taraftan kredi kartı, konut kredisi, taşıt kredisi, tüketici kredisi, Motorlu Taşıt Vergisi gibi borçlarla uğraşırken, diğer taraftan birikmiş kira borcumuz, dağ gibi duran elektrik, su, doğalgaz, telefon, internet faturaları yüzünden belimizi doğrultamaz haldeydik.

Tam böyle bir ortamda patlayan kriz, ekonomisi sağlam, kişi başına düşen milli geliri yüksek, kamuda israftan kaçan ülkelere zarar vermezken ya da teğet geçerken bizi maalesef deldi geçti.

Şimdi devletin büyük makamlarında oturan siyasilere katılıyorum.

Çok doğru söylüyorlar bu işin çözümü, tasarruftur.

Artık aklımızı başımıza toplayıp, israfa son vermeliyiz.

Kim yapacak bunu?

Tabi ki, israf eden kim varsa herkes, her makam, her kurum tasarrufa yönelecek.

Takdir edersiniz ki, açlık ve yoksulluk sınırındaki kesim olarak bizler yaşamımızı devam ettirmek için gerekli olan ihtiyaçlarımızı bile zor karşılarken israf yapmış olamayız. Zaten bu durum matematiksel olarak da mümkün değildir.

Bir kere başta Suriyeliler olmak üzere ülkemizdeki bütün mülteciler sınır dışı edilerek bunların maddi yükünü devletin üstünden atmak elzem hale gelmiştir.

Sınır güvenliğini üst seviyeye çıkararak kaçak girişleri sonlandırmak ve kaçak girişlerde ihmali ya da menfaatini bulunan görevlileri en üst sınırdan cezalandırmak kaçınılmaz olmuştur.

İktidar ve muhalefet partilerinin miting, salon toplantısı, eğitim, temel atma, açılış gibi yüksek maliyetli eylemleri bir süreliğine askıya alınmalıdır.

Siyasi partilere yapılan -eski para ile- bir katrilyonu geçen hazine ve seçim yardımları ekonomimiz düzelinceye kadar askıya alınmalıdır.

Devletten maaş alan işçi, hizmetli, memur, Müdür, Daire Başkanı, Genel Müdür, Milletvekili, Belediye Başkanı ve Bakan dahil hiçbir kamu görevlisine asgari ücretin beş katından fazla maaş ödenmemelidir.

Kamuda özellikle üst düzeyde hiçbir kuruma ek bütçe yapılmamalı, kararlaştırılmış ödeneğin dışında bir ödenek tahsis edilmemelidir. Temsil ve ağırlama ödenekleri tabandan tavana kadar tüm kurumlarda yarı yarıya düşürülmelidir.

Etkisi, yetkisi, bilgisi hatta torpili ne kadar büyük olursa olsun hiç kimseye hiçbir ad altında birden fazla maaş verilmemelidir.

Normal süresine göre 2023’te yapılacak olan seçimlerde, Cumhurbaşkanlığı, Milletvekilliği ve Yerel Seçimler birleştirilerek aynı gün yapılmalı ve bu şekilde maliyet düşürülmelidir.

Köprü, tüp geçit, otoban, hastane, havaalanı gibi dolar üzerinden garanti verilen ve ödeme yapılan “yap işlet devret modeli” işletmelerin hepsinin sözleşmeleri Türk Lirası olarak güncellenmelidir.

Türk Telekom, araç muayene, egzoz muayene, elektrik satış-dağıtım, kağıt fabrikası, şeker fabrikası gibi geçmiş yıllarda kar ettiğin halde özelleştirilen devlet kuruluşlarının satış sözleşmeleri yeniden gözden geçirilmeli, hukukçularımız bu işe kafa yormalı bu kuruluşları devletleştirmenin yolları bulunmalıdır. Çünkü bu kurumların satılması altın yumurtlayan tavuğun kesilmesi gibi olmuştur.

Yani sözün özü, ülke nüfusunun yaklaşık % 80’nine denk gelen yoksulluk ve açlık sınırında yaşayan kesimin yapacağı herhangi bir tasarruf yoktur. Tasarrufu, israf boyutunda harcama yapanların düşünmesi lazım.

Aksi halde gerçekler hayal olmaya, hayallerimiz de yok olmaya devam edecek.

Umutlarımızın hep canlı, hayallerimizin de umut verici olması dileklerimle…