"KÜÇÜK DEV ADAM:KADRİ BARUT"

06 Mart 2020 09:17

URFAPRESS Yazarı,Osman Ataman BİNER yazdı.İşte o köşe yazısı: 

KÜÇÜK DEV ADAM:KADRİ BARUT

Üç gün önceydi.Urfa’ya gitmişken yıllardır görmediğim ağabeylerimden Abdurrrahman Demirkol ve birkaç arkadaş buluşup Arasa Hamamı yanındaki kahvehane kürsülerinde eski günleri yad ettik!Abdurrahman Abi Urfa Ülkücü Hareketin önderlerinden bir ağabeyimizdi.Haliyle muhabbet eski günlere gelince Abdurrrahman Abi’nin bir sözüyle gözlerimin önünden bir film şeridi aktı sanki…Şöyle demişti Abdurrrahman Abimiz:O GÜN UMUT DERNEĞİ’NDE BİR ARAYA GELMESEYDİK URFA ŞİMDİKİ URFA OLARAK KALAMAZDI!...PKK’NIN KALESİYDİ!...

Sanırım 1970 Haziran’ıydı.Balıklıgöl’de üniversite sınavlarına hazırlanıyorduk.Ben,rahmetli Mahmut(Ahmet)Gerger ve Lami Koç ,o sıcakta güya ders çalşıyoruz!Derken yanımıza Nuri Alıcı ve rahmetli İsa Abacı geldiler.Bir gün önce UMUT(Urfa Mücadele ve Uyanış Teşkilatı) adında bir derneğe uğradıklarını,çok heyecanlı bir kalabalıkla karşılaştıklarını ve her ikisini de dernek yönetimine seçtiklerini söylediler.Kulakları çınlasın Nuri Alıcı’ının rahmetli babası çok sert bir adam olduğundan,biraz da sıcak ve ders çalışmanın bunaltısından işi gırgıra vurup Nuri Alıcı’ya çullandık!”Baban duyarsa hapı yutarsın,babandan habersiz bilmediğin bir derneğe nasıl üye olursun…”vs.vs.

Neyse,biraz da meraktan daha sonra hep beraber biz de UMUT’a gittik.Yusuf Paşa Camii’nin yanında bir pasaj içinde ortalama 15 mt karelik tek bir oda!Çepeçevre güneydoğuya özgü alçak kürsüler(tabure) dizili…Derken kısa boylu,saçları hafif dökük kara yağız biri gelince herkes gibi biz de ayağa kalktık.Bizi gelen ağabeyle tanıştırdılar.Daha sonra benim,arkadaşlarımın,Urfa’nın ve hatta güneydoğunun kaderinde etkili olacak bu ufak tefek adamı merak edip yanımda oturan Nuri Alıcı’ya kim olduğunu sordum.Ürkek ve saygı dolu bir sesle kulağıma fısıldadı:KADRİ BARUT…

O gün o küçücük odada iki saat kadar Kadri Abi’yi dinledik.Yıllar sonra aklımda kalan tek bir cümlesini hiç unutmam:”Arkadaşlar,şimdi bu odada belki 12-13 kişiyiz…Ama emin olun, bu hareket sizler sayesinde bir çığ gibi büyüyüp bu sahipsiz memleketin kaderini değiştirecektir!...”O ilk günün heyecanı ve tereddüdü içinde belki bu cümlelerin önemini tam anlayamamış olabilirdim.Ancak yıllar sonra URFA’nın PKK hareketine teslim olmayıp devletinin en güvendiği şehirlerden biri olduğunu görünce bu cümlelerin önemini ve isabetini,harcadığımız gençliğimizin boşa gitmediğini,Kadri BARUT’un serptiği tohumların meyvelerini verdiğini daha iyi anlıyorum…

Urfa’nın köklü ailelerinden DEMİRKOL’ların şirketinde muhasebecilik yapan kendisi küçük,yüreği kocaman bir adamdı KADRİ BARUT!O belki küçücük bir meslek erbabıydı;ancak VİZYON ve MİSYON sahibi bir idealistti!Sıfırdan Urfa’yı solcu –kürtçü harekete karşı ayakta tutan bir örgütlenmeyi idealizm ekseninde gerçekleştirmek her babayiğidin harcı olmayacak bir maharet ve liderlik ister.İşte KADRİ BARUT o liderdi!

EZBER BOZAN

UMUT Derneği henüz o tek göz pasaj odasındaydı.Birgün Kadri Abi ve Derviş YAVER birlikte geldiler derneğe.O an dernekte 7-8 kişi muhabbet ediyorduk.Arkadaşlar ,dedi Kadri Abi;Urfa Belediyesi şoförleri ücretlerinin yetersizliği dolayısıyla greve gittiler.Biz de UMUT Derneği olarak bu grevi desteklemeliyiz.Çünkü biz halkın içinden gelen insanlar,gençler olarak halkın ezilen kesimlerinin yanında olmalıyız.Ne yapacağımızı Derviş size anlatacak!Ve Derviş YAVER ki Urfa Ülkücülerinin idolü

olmuştur sonraları,o heyecanlı ve gerçekten,yürekten gelen inanmışlığıyla bize neler yapacağımızı anlatmaya başladı.Akabinde eller cebe atıldı,daha sonradan aramıza katılan arkadaşlarla 14-15 kişi olmuştuk.Paralar toplandı.Saray önündeki manavlardan bir taylık(geniş örme sepet,genellikle üzüm konur.)üzüm 3-4 karpuz alıp Vezir Hamamının yanından Hekim Dede’nin dar sokaklarına dalıp marşlarla yürüyüşe başladık.Karşımıza çıkan kadın erkek çoluk çocuk Urfalının şaşkın bakışları arasında Bey Kapı’daki belediye garajında grev yapan şoförlere desteğe gittik.O gün hayatımın dönüm noktalarındandı.Bir grubun parçası olarak bir amaca,bir hedefe yürümenin tarifsiz mutluluğunu o gün gerçek anlamıyla tattım.

Hekim Dede’nin dar sokakları “Yufka yüreklilerle çetin yollar aşınmaz;çünkü bu yol kutludur ,gider Tanrı Dağı’na!”marşıyla çınlarken ülkücülük idealizminin ilk kıvılcımları yüreğimde bir yangını başlatıyordu.O gün belki ne yaptığımızı,yaptığımız eylemin önemini kavrayamamıştım.Ancak yıllar sonra düşününce haksız yere FAŞİST damgası vurulan ülkücü hareketin sol jargonla söylersek grev kırıcı olması gerekirken grev desteklemesi bir yandan İdris KÜÇÜKÖMER’in iddiasını destekliyor (Türkiye’de sol sağdır,sağ da sol!) diğer yandan Kadri BARUT’un sıradışı,ezber bozan ,vizyon ve misyon sahibi bir lider olduğunu açıkça ispat ettiğini gösteriyordu.

Bugün,hasbelkader Kadri BARUT’un yakınında yer almış bütün arkadaşlarımın ondan aldıkları feyzle diğerlerinden bir adım önde olduklarını söyleyebilirim.Çünkü müthiş bir beyindi Kadri Abi!Üstün ve sıra dışı analiz yeteneğiyle olayları herkesten daha sağlıklı analiz ederek çözümlüyordu.Bugün Urfa UMUT Derneği çekirdek kadrosu içinde yer alan ülkücüler hiçbir durumda umutsuzluğa kapılmayıp,en zor durumdan bile kendilerine bir avantaj sağlayacak kapasitedelerse bunu Kadri BARUT’un tezgahından(rahle-i tedrisatından) geçmelerine borçludurlar.Kadri BARUT “BİR OKULDU.”Ve ne mutlu ki bizlere o okuldan diploma aldık!

Kadri Abi,bizlere ülkücü olmanın bir maharet olmadığını söylerdi.Herkes ülkücü olabilir,önemli olan ÜLKÜCÜ OLARAK YAŞAMAKTIR,derdi.Zor olan odur.Çünkü bu yol meşakkatlidir;fedakarlık ister,zorluklara katlanmak ister,serden ve yardan geçmek ister,derdi.Bu telkinler genç beyinlerimizde ve saf,temiz ruhlarımızda vücut bulduğu için belki maddi ve manevi kayıplarımız çok oldu.Ama kendimize güvenimiz,saygımız ,milletimize inancımız hiçbir zaman eksilmedi.

Kadri BARUT,iyi bir ÖĞRETMEN olduğu gibi mükemmel de bir psikologdu.Genç ve delidoluyduk;idaresi zor bir gruptuk.Buna rağmen hatalarımızı,yanlışlarımızı bizleri incitmeden düzeltmesini iyi bilirdi.Teşkilattaki 2.yılımda bir ara teyzemoğlunun gitaristliğini yaptığı Ceylan Caz orkestrasıyla çalışmaya başlamıştım.Orkestra kurucusu Uğur Hoca sesimi beğenmiş,aynı zamanda kayınbiraderi olan baterist askere gideceğinden beni yeteneğim dolayısıyla baterist olarak yetiştirmek istemişti.Gençtik,müziğe,müzisyenliğe ilgim ve bir parça da yeteneğim olduğundan bu durum beni cezbetmiş bir iki ay çalışmalara ağırlık verdiğimden derneği haliyle ihmal etmiştim.Bir akşam yine o zamanki adıyla Sanat Okulu’nda çalışmalarımızı bitirmiş teyzem oğluyla eve gidiyoruz…Tam Mehtap Çay Evi’nin (Karameydan’da PTT karşısındaki tek katlı sıra dükkanların meydandan yana 3.sü.Şimdi bir konfeksiyoncu.) karşısından kaldırımda yürürken çayhanenin önünde oturan Kadri Abi,rahmetli Sait Pınarbaşı,yine rahmetli Mahmut Akkurt,Allah selamet versin Derviş Yaver ve Lami Koç’un oturduğunu gördüm.Biraz da mahcup bir edayla “İyi akşamlar!”diye selam verdim.Ve korktuğum başıma geldi,Kadri Abi beni çağırdı.Haliyle teyzem oğlundan ayrılıp yanlarına gittim.Çay ısmarlayıp halimi hatırımı sordu.Havadan sudan muhabbet faslından sonra asıl soru geldi:”Nerelerdesin Osman,eskisi gibi gidip gelmiyorsun?Canını sıkan bir şeyler mi var?”Tabi ezilip büzülüp ık mık ederek müzik

çalışmalarını bahane ettim.O akşam epey konuştuk ve bu konuşma yüzünden Türk müziği büyük bir yetenek(!)kaybetti.Çünkü o akşamdan sonra çalışmaları bıraktım…Bırakmama vesile olan aslında tek bir cümlesiydi Kadri Abi’nin;”Osman,biz bir zinciriz;bu zincirin kopan ilk halkası sen olma!...”İdealist bir genci yüreğinden vuran bir kurşundan farksızdı bu söz!..

Bugün 67 yaşın tecrübesi ve olgunluğuyla düşünürken iyi ki o gece beni yolumdan çevirdin,diyorum…Ülkücülüğün,idealizmin,dik duruşun,vatanseverliğin ruhumda yarattığı hazzı,mutluluğu başka hiçbir şeyde bulamazdım çünkü…

Mekanın cennet olsun sevgili ağabeyim!...Hakkını hiçbir zaman ödeyemeyiz!