"YAZSAM MI,YAZMASAM MI..?"

09 Mart 2019 13:44

URFAPRESS Yazarı Yusuf AKTAŞOĞLU'nun kaleminden.İşte o köşe yazısı: 

"YAZSAM MI,YAZMASAM MI..?"



Yıllar önce okuduğum bir eserden hafızamda bir iki cümle kalmıştı, kelimesi kelimesine aynı olmasa da yazmasını bilen bir yazar yazmıyor, iyi resim yapabilen bir ressam resim yapmıyor ya da iyi şiir yazabilen bir şair şiir yazmıyor ve insanlığın istifadesine sunmuyorsa kul hakkına girdiğini ve Allah CC bu sebeple ondan hesap sorucu olacak diyordu.

Bu ifadelerin üzerinden epey yıllar geçmesine rağmen hiç aklımdan çıkmamış ve bana yapabildiklerim ile yapmadıklarım tarafından da hesaba çekileceğimi öğretmişti.



Tabii bilmenin ya da bilmemenin hem bu dünyada hem de ahrette bedeli olacağı gibi, bildiklerini yaşamıyla tasdik ederek birde bildiklerini ve varsa hünerlerini paylaşabilmesi hem Toplumun hakkı hem de ona bu vasıfları verenin hakkı değil midir?

İllâ ki Hakka hak demek doğruyu da baş tacı etmek düşer her aklıselime.

Bilgiyi, sevgiyi, duruşu, saygıyı, sanatı. sanatkârı, liyakati, erdemi, doğruyu, izzeti ve adaleti önüne koymayan toplumlar haliyle bilgili, erdemli, onurlu ve adaletli kişileri de sevmez hatta onlara düşman bile olurlar.



Her ne kadar Okumayan toplumlar bilgiye ve bilginlere düşman, sanata ve sanatkârlara değer vermese de, bütün olumsuz şartlara rağmen iyiler iyilik yolundan, adil insanlar adaletten, kendini bilenler mütevazılıkten, asiller asaletinden, ressamlar fırçalarından, fotoğrafçılar fotoğraf makinesinden, yazarlar kaleminden ve şairler o güzel namelerinden vazgeçmemeli.



Bütün bu güzellikler olmasa hangi fırça özgür bir güvercini resmedebilir ve hepimizi bir Güvercinin kanatları altına alıp uçsuz bucaksız göklere götürebilirdi ve kim Üstat Sezai Karakoç’u tanıyacak ve dillerden dillere bu nameleri okuyacaktı

"Kuşlar uçar senin gönlünü taklit için

Ellerinden devşirir bahar çiçeklerini"

Biz nereden bilecektik Afrika'da açlıktan ölen bir çocuğu akbabaların yediğini!

O güzel Allah vergisi seslerini bizden esirgeselerdi nereden bilecektik Kazancı Bedih, Mahsuni, Barış Manço, Cem Karaca, Müslüm babayı, İbrahim Tatlıses'in ve daha nicelerini.

Nasıl tanıyacaktık Akifi ve nereden ezberleyecektik İstiklal Marşını.

Fuzuliler olmasaydı Aşk nedir meşk nedir Leyla’yı Mecnun’u nasıl bilecektik. Muhabbeti adabı ve edebi, tevhidi, teşbihi, tembihi ve tenzihi; Mevlana, Hacı Bektaş, Yunus, Nesimi, Hallacı Mansur’dan nasıl ders alacaktık.

Velhâsıl dostum uzadıkça uzayacak bu gönül muhabbetini tadında bırakarak.

Hiç kimsenin bizden haklarını istemeden onlara haklarını teslim etmemizin gerektiğinin bilinciyle, varsa bilgi, hüner, beceri, liyakat ve tecrübelerimizi insanlığın faydasına sunmak zorundayız.

Çünkü iyilik ertelenemez, iyilik İnsanlığın yitik malıdır ve her insan istifade etmelidir.

Bir çeşmenin bütün insanlıkla beraber hayvanata ve nebatata faydalı olacağı gibi.

Kötüler kötülük etmekten korkmadığı kadar bu dünyada iyiler de iyilik etmekten korkmamalı.

Size en fazla kötülük yapacak birileri varsa en fazla iyilik ettiğiniz birileri olsa da asla ama asla iyilik etmekten geri durmayın.

Yeryüzünü imar edecek en nihayet iyiler olacak ve akıbet iyilerin zaferiyle sonuçlanacak.

İyilik et denize at, balık bilmezse Hâlık bilir, deyip biz yazmaya devam edeceğiz.

Urfa Damga